Obezite Tedavisinde Crash Diyetlerinin Yeri Nedir?

0
1900
www.diyetisyenstore.com

Yazar: Aziz Kılınç
Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü
Konu: Obezite Tedavisinde Crash Diyetlerin Yeri Nedir? Ne Olmalıdır?

Küresel tahminler 20 yaş ve üzeri obez birey sayısının 1,4 milyardan daha fazla olduğuna işaret etmektedir. Bu da dünyada erişkin populasyonun %10’undan fazlasının obez olduğu anlamına gelmektedir.

Şüphesiz günümüz insanının en çok değer verdiği şeylerden biri de beden imajıdır. ‘’Daha az yiyin ve kilo verin’’ ; bu öneri obezite tedavisinde basit bir çözüm gibi görünse de bunu başarmak pek de kolay olmamaktadır.  Çoğu kez obez bireylerin ideal vücut ağırlığına ulaşabilmek adına katı diyet programları gibi vücut ağırlığını azaltıcı yöntemlere başvurduğuna şahit oluruz. İdeal vücut ağırlığına ulaşmak için çıkılan bu yolculuk eğer iyi planlanmazsa beraberinde birçok sağlık sorununu da getirebilmektedir. Üstelik vücut ağırlığını azaltmak için çıkılan bu yolculuk bazı bireylerde kilo artışıyla da sonuçlanabilir. Dolayısıyla diyete başlamadan önce kişinin zihinsel olarak kendini diyet yapmaya hazır hissetmesi ve bu yolculuğu bir uzman kontrolünde sürdürmesi büyük önem taşımaktadır.

Obez bireylerin fazla kilolarından bir an önce kurtulmak için en sıklıkla başvurduğu yöntem crash diyet olarak da bilinen katı diyet programlarıdır.  Ancak bu diyetler kontrolsüz bir şekilde uzun süreli uygulandığında yarardan çok zarara yol açmaktadır. Örneğin yo-yo diyeti olarak bilinen diyette kişi belli bir sürede kaybettiği ağırlığı tekrar fazlasıyla geri kazanabilir ve bu bireyde ciddi zararlara yol açar. Yo-yo döngüsü olarak da bilinen bu diyet modelinde diyete başladığı ilk günlerde bireyin besin alımı bariz bir şekilde azalır. Besin alımının ani bir şekilde bu denli azaltılması önceden sıklıkla tüketilen çikolata, patates cipsi, peynir ve ekmek gibi yiyeceklere olan isteği arttırmaya başlar. Bu bireylerde diyete başladıktan sonra 1 ay içinde bu besinlere karşı aşırı istek gelişme sıklığının %25 olduğu bulunmuştur. Birey diyeti uygulamaya başladıktan belli bir süre sonra ise değişik yaşam koşulları, stres, beklentilerin karşılanamaması gibi nedenlerle diyet planına uyumdaki stabilitesini kaybeder.   Genel kanının aksine crash diyeti olarak da bilinen bu sıkı diyet programlarının başlangıç fazındaki ağırlık kaybı yağ dokusunun kaybedilmesi değildir. Bu tür diyetlerin erken evresinde kaybedilen vücut karbonhidratlarıdır. (Karim, J Obes Weight Loss Ther 2015, 5:1) .  Bu ise kişinin kendini yorgun hissetmesine ve rutin işlerini yapamayacak hale gelmesine neden olur. Yine bu tür diyetler vücudun su kaybederek ince görünmesine neden olurlar. Ancak vücudun su kaybetmesi yağ yüzdesini arttırarak başka bir olumsuz sonucu da beraberinde getirir ve ne yazık ki bu buzdağının sadece görünen yüzüdür. Buna ek olarak tüm sistem fonksiyonlarında ciddi değişiklikler meydana gelebilir.

Katı diyet programıyla beklentilerini karşılayamayan bireylerin ağırlık hedeflerine kolay yoldan ulaşmak için laksatif kullanma, kendi kendini kusturma gibi arındırıcı yöntemleri seçmesi ve böylece bu bireylerde yeme davranış bozukluklarının oluşması da göz ardı edilemeyecek risk faktörleridir. Yine özellikle son yıllarda gündemde olan bir başka konu bu kişiler için hazırlanmış şifalı otlar başlığıyla pek çok yerde karşımıza çıkan tehlikelerdir. İşin korkutucu boyutu ise bu ürünlerin medya ve diğer yayın organlarında serbestçe dolaşabiliyor olmasıdır. Bu bireyler kolaylıkla bu sektörün bir avı haline gelebilirler.  Bilim otoriteleri bu tür bitkilerin zayıflama amacıyla bilinçsiz kullanımının tedavi edilemez hastalıklara ve hatta ölüme kadar varabileceğini bildirmektedir.

Kilo kaybını sadece diyet faktörü üzerine inşa etmek de konuyu sınırlayıcı olacaktır. Çalışmalar cinsiyet hormonlarının vücut ağırlığıyla olan etkileşimini de göstermiştir. Örneğin erkeklerde testesteron hormonu varlığı diyet ve spor yapma gibi kilo kaybını tetikleyici aktivitelere cevaben kısa bir sürede kas kaybı sağlar. Buna karşın östrojen hormonu kadınlarda yağ dokusunun daha yavaş kaybedilmesinden sorumludur. Dahası insan vücudu hayatta kalmak için programlanmış bir yapıdır. Birey kalori alımını katı diyet programlarıyla alabileceği en alt seviyeye de indirse vücut set-point teori olarak da bilinen metabolizmayı yavaşlatmak gibi otomatik programlarla kendini korumaya alır ve kilo kaybı gün geçtikçe zorlaşır. Dolayısıyla obezite tedavisinde katı diyet programlarının uzun dönemde yararından çok zararlarıyla karşılaşılabilir. İdeal bir zayıflama diyeti haftada 0,5-1 kg ağırlık kaybı sağlamalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisi ve kontrolünde fiziksel aktivite ile kombine edilmiş diyet tedavisine gereksinim vardır. Nasıl ki ilaç hastalığa özgüyse diyette bireye özgüdür ve sağlıklı bir zayıflama programında katı diyet uygulamalarının yeri yoktur. Unutulmamalıdır ki diyet sabır ve öz denetim mekanizmalarının varlığını gerektiren bir süreçtir.

 

 

 

 

 

mail-grubu