Probiyotikler Ve Kolon Kanseri

probiyotikler,kolorektal kanser, probiyotik mikroorganizmaların yararları, Merve Eşgi

0
656
www.diyetisyenstore.com

PROBİYOTİKLER

İnsan barsak sisteminde var olan yararlı mikroflorayı oluşturan bakteriler probiyotikler  olarak bilinmektedirler.  Bu mikroorganizmalardan yola çıkarak günümüzde yaygın kullanılan tanımı ile yeterli oranda tüketildiklerinde insan sağlığına önemli ölçüde  katkı sağlayan, canlı mikrobiyal gıda içerikleri probiyotik olarak tanımlanmaktadır.Probiyotik bakteri grubunda laktobasiller, bifidobakteriler, enterococlar ve streptococlar yer almaktadır. Probiyotik olarak sıklıkla kullanılan bakteriler laktik asit bakterileri olup bu grupta yer alan bakteriler laktobasiller ve bifidobakteriler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Probiyotik bakteriler mide barsak ortamında zarar görmeden canlılıklarını sürdürebilmektedir.

Probiyotikler gıdalar ile birlikte alındığında enzimatik bir ortamda ve 2.0 ve 3.0 arasında pH değerine sahip bir midede 1-4 saate kadar canlılığını koruyabilir. Probiyotiklerin mide ortamında canlı kalabilmeleri sindirim enzimlerine ve safra tuzuna dayanıklı olmalarından kaynaklanmaktadır.

Probiyotik bakteriler mukozadan salgılanan mukoz madde içerisinde çoğalabilmektedir. Bu salgı içerisindeki müsin maddesini enerji kaynağı olarak kullanabilmektedir. Probiyotik mikroorganizmaların en önemli grubunu laktik asit bakterileri oluşturmaktadır. Bunların içerisinde Bifidobacterium ve Lactobacillus türleri en yaygın olarak kullanılan probiyotik mikroorganizmalardır. Ayrıca bazı bakteri türleri ile maya ve küf türlerinden de probiyotik ürünlerin hazırlanmasında yararlanılmaktadır. (KIRAY ve KARİPTAŞ,2015).

PROBİYOTİK MİKROORGANİZMALARIN YARARLARI

Probiyotik potansiyeli taşıyan mikroorganizmalar:

  • İnsan orjinli olmalıdır.
  • Patojen özellik içermemelidir.
  • Gastrik asit ve safra tuzuna direnç göstermelidir.
  • Bağırsak epitel dokularına tutunmalıdır.
  • Gastrointestinal sistemde kısa süreler için de olsa sürekliliğini devam ettirebilmelidir.
  • Antimikrobiyel bileşikler üretebilmelidir.
  • İmmün cevabı stimüle edebilmelidir.
  • Metabolik etki kabiliyeti olmalıdır (kollesterol asimilasyonu, laktaz aktivitesi, vitamin üretimi).
  • Teknolojik süreçlere direç göstermelidir. (UYMAZ,2010).

İSTENMEYEN BAKTERİLERİN İNHİBİSYONU

Probiyotik mikroorganizmalar, patojen bakterilerin gelişmelerini, asetik asit ve laktik asit gibi organik asitler sentezleyip ortamın pH’ını düşürülerek, H2O2’i sentezleyerek ve bakteriyosin benzeri antimikrobiyal maddeler üreterek engellerler. Ayrıca ortamın pHının düşmesine bağlı olarak bağırsak hareketlerini artırırlar (Mathieu, 1993). Yine probiyotik mikroorganizmalar ortamdaki besin maddelerini tüketerek patojenlerin gelişmelerini engellerler. (Gülmezoğlu, 1990; Ouwehand, 1999).

TOKSİK ÜRÜNLERİN NÖTRALİZE EDİLMESİ

Probiyotikler indol, amin, amonyak  gibi toksik maddelerin  bağırsaklardan  emilimini azaltırlar veya bu toksik maddelerin ürünlerde meydana gelmesini sınırlarlar. Probiyotik bakteriler bazı bakteri toksinlerini nötralize edebilen metabolitler sentezle-me yeteneğine de sahiptirler (Guerin-Danon,1998).

GIDALARIN SİNDİRİLEBİLİRLİĞİNİ ARTTIRMA

Bir gıdanın besleyici değeri içerdiği besin maddelerinin yeterli derecede sindirilebilme özelliğine bağlıdır. Fermente ürünlerde besin maddeleri starter bakteriler tarafından ön bir fermentasyona uğradıklarından bunların sindirilebilirliği daha yüksek olmaktadır(Franck, 1998).Probiyotik bakteriler tarafından üretilen en-zimler, besinlerin sindirilebilirliğini kolaylaştırmakta, konakçının bağırsak sistemindeki epitel hücrelerin sayısını arttırarak ve intestinal mikroflora üzerine etki ederek dolaylı yoldan besinlerden yaralanmayı arttırırlar.

ANTİKANSEROJENİK ETKİ

  Probiyotik ürünlerin tüketimine bağlı olarak kolon (kalın bağırsak) kanseri insidansının azaldığı belirtilmektedir. Probiyotik mikroorganizmalar, bağırsak sisteminde kanserojen bileşiklerden (fenol, nitrozamin) bazılarını inaktive ederek veya inhibe ederek, immun yanıtı stimüle ederek (Danielson, 1989), prokanserojenleri kanserojene çeviren nitroredüktaz, azoredüktaz ve beta-glukuronidaz gibi bağırsak bakterilerinin enzim aktivitelerini redükte ederek, antikanserojen etkilerinin olduğu vurgulanmaktadır(Reddy, 1999).

ANTİKOLESTEROL ETKİSİ

Araştırma sonuçlarına göre, bazı bağırsak bakterilerinin kolesterolü düşürme mekanizmaları şu şekilde açıklanmaktadır. Vücutta sentezlenen ve gıdalarla alınan kolesterol, safra asitlerine dönüşmektedir. Lb. acidophilus gibi bazı bağırsak bakterileri ise oluşan bu safra asitlerini dekonjuge edebilme yeteneğine sahiptir. Dekonjuge olan safra asitleri, lipidlere oranla daha kolay emilir. Bu nedenlede kan kolesterol düzeyinde azalma meydana geldiği belir-tilmektedir.

Lactobacillus’ların, kan kolesterol seviyesini etkilediği ve yapılan bir çalışmada Lactobacillus acidophilus  ilaveli besinler  ile beslenen bebeklerde kolesterol düzeyinin düştüğü vurgulanmıştır(Harrison, 1975). Shahani ve ark.Lb. acidophilus içeren süt ile 30 gün süreyle beslenen farelerin serum kolesterol düzeyinde önemli bir düşüş olduğunu tespit etmişlerdir. Danielson ve ark. 1989 tarafından, Lb. acidophilus ile hazırlanan yoğurdu, 56 gün süreyle domuzlara vermişlerdir  ve bu süre sonunda Low Dansite Lipoprotein (LDL)  seviyesinin önemli düzeyde düştüğünü bildirmişlerdir.

PROBİYOTİKLER VE KOLOREKTAL KANSER

İnsanlarda görülen kanserlerin başlıca nedenlerinden biri, çevreden alınan kanserojen maddelerdir. İntestinal sistemde bulunan bakteriler, kanserojenlerin inaktivasyonunda, yayılmasında ve özellikle nitrozaminlerin ve safra streollerinin kanser etmeni maddelere dönüşümünün engellenmesinde önemli rol oynamaktadır. Diyet bileşiminde bulunan maddeler de kanser oluşum riskinin azalmasında veya artmasında etkili unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Lb. acidophilus içeren fermente gıdalarla beslenme, tümör başlatıcıların ve prekarsenojenlerin üretimine katılan koliformlar gibi bakterileri baskılayarak, intestinal mikroflora üzerinde olumlu etkilere yol açmaktadır (Ayebo v.d., 1980). İn vitro araştırma bulguları, probiyotik bakterilerin muhtemel mutajenik ve genotoksik etkileri önlemek suretiyle kanser riskini azalttığını göstermiştir (Brady v.d., 2000; Rafter, 2002). Probiyotik laktik asit bakterilerinin göğüs ve mesane kanseri gibi birçok kanser türü üzerine etkileri çalışılmakla beraber, en çok çalışılan kanser türü kolorektal kanserlerdir. Probiyotik laktik asit bakterilerinin antikanser etkilerinin deney hayvanları yanında in vitro koşullarda da araştırıldığı çalışmalarla elde edilen bulgular oldukça umut verici.

PROBİYOTİKLERİN KOLOREKTAL KANSERİ ÖNLEME MEKANİZMASI

  • Konağın immün yanıtının güçlendirilmesi

  • Potansiyel kanserojen bileşiklerin yapılarının bozulması(β-glukuronidaz,azoredüktaz,nitroredüktaz)

  • İntestinal floradaki nitel ve/veya nicel değişimler

  • Kolonda antimutajenik ve antitümörijenik bileşiklerin üretimi

  • İntestinal mikrofloradaki metabolik aktivitelerin değişimi (prekarsenojenlerin karsenojenlere dönüşümünün engellenmesi)

  • Kolondaki fizyokimyasal koşulların değişimi (düzelmiş intestinal geçirgenlik, toksin emiliminin önlenmesi ya da gecikmesi, güçlendirilmiş intestinal mekanizmalar)

  • Konak fizyolojisi üzerindeki etkileri (Rafter, 2002)

Yazan: Merve Eşgi

mail-grubu