Tip-2 diyabet ve mikrobiyota – Eylem Evrim Berber

barsak mikrobiyotası, mikrobiyota, diyabet, şeker hastalığı, Diyetisyen Eylem Berber

0
1385
www.diyetisyenstore.com

TİP 2 DİYABET VE MİKROBİYOTA

Son zamanlarda en çok konuşulan konulardan birisi olan mikrobiyota ve tip 2 diyabet arasındaki ilişkiyi yapılan çalışmalar doğrultusunda inceleyelim. Geçmişte ‘insüline bağımlı olmayan diyabet’, ‘erişkin diyabet’ olarak da isimlendirilen tip 2 diyabet tüm diyabet olgularının %90’dan fazlasını oluşturmaktadır. Tip 2 diyabet (T2DM), obezite ve fiziksel inaktiviteye bağlı olarak genellikle daha sık görülmektedir. Hastalığın temelinde genetik olarak yatkın kişilerde yaşam tarzı ile tetiklenen ve giderek artan insülin direnci ve zamanla azalan insülin salınımı söz konusudur.

Mikrobiyota ise; insanlarda çok sayıda ve çeşitlilikte mikroorganizma tarafından oluşturulmuş kompleks ve dinamik bir ekosistemdir. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda gastrointestinal sistemde 400 kadar bakteri izole edilebilmişse de toplamda 35.000’den fazla bakteri türünün olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle beslenme alışkanlığı gastrointestinal sistem mikrobiyotasını etkileyen majör faktörlerden birisidir. Karbonhidratlardan zengin beslenme alışkanlığı, mikrobiyotada belirgin değişikliklere yol açarken; insanlarda özellikle inulin içeren prebiyotik tüketimi F. Prausnitzii ve Bifidobacterium’ların florada daha baskın hale gelmesine yol açmaktadır.

Bağırsak Mikrobiyotası 6 ana şubeden oluşur: Bunlar Bacteroidetes, Firmicutes, Proteobacteria, Actinobacteria, Fusobacteria ve Verucomicrobia’dır. Bacteroidetes ve Firmicutes, toplam bağırsak mikrobiyotasının > % 90’ını oluşturmaktadır.

Bağırsak Mikrobiyotasına Beslenmenin Etkisi:

Hayvansal ürünler açısından zengin beslenen bireylerin bağırsak mikrobiyotasında Bacteroidetes baskınken bitkisel ürünlerden zengin beslenen bireylerde Prevotella baskındır.Klinik çalışmalarda ve giderek artan kanıtlarda insülin direnci olan obez kişilerde, sağlıklı bireylere kıyasla bağırsak mikrobiyotasında, düşük bir Firmicutes/Bacteroidetes oranı olduğu ileri sürülmüştür.

Bazı probiyotiklerin kan glikozu homeostazını modüle ettiği ve dolayısıyla T2DM’yi iyileştirdiği belirtilmiştir. İnsan çalışmaları probiyotik yoğurt tüketiminin;  gebelikte HOMA-IR’ yi iyileştirdiğini ve hs-CRP düzeyini azalttığını ortaya koymuştur.

Yapılan başka bir çalışmada lif bakımından zengin makrobiyotik Ma Pi 2 diyeti özellikle kompleks karbonhidratlar, baklagiller, fermente ürünler, deniz tuzu ve yeşil çay ile zenginleştirilmiştir. Ancak hayvansal kaynaktan elde edilen yağ ve proteinler ile ilave şekerler dahil edilmemiştir. Sonuç olarak Ma-Pi 2 diyetinin, T2DM hastalarında AKŞ (açlık kan şekeri) ve PPBG (post prondial kan şekeri), total serum kolesterol, CRP (kreatin fosfat) ve IL-6’da azalma ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Lachnospiraceae: Ruminococcus AKŞ ile pozitif ilişkili bulunurken, Faecalibacterium’un miktarı AKŞ ile negatif ilişkili bulunmuştur. Bacteroidetes ve Akkermansia’nın miktarı total ve LDL kolesterol ile negatif ilişki göstermiştir. Ma-Pi 2 diyeti, T2DM hastalarında olası pro-inflamatuar mikroorganizmaların yükselişine karşı etkilidir.

Bağırsakta pro-inflamatuar uyaranlar, artan kronik iltihap T2DM’de insülin direncine yol açabilir, bu da Ma-Pi 2 diyetinin, bağırsak mikrobiyotasına bağlılığı azaltma potansiyeline sahip olabileceğini düşündürmektedir.

Yapılan başka bir çalışmada T2DM’de, Collinsella cinsi NGT (normal glukoz toleransı) ve prediyabet ile karşılaştırıldığında daha yüksek miktarda bulunmuştur ve bu cinsin serum kolesterolü ile pozitif bir ilişki gösterdiği ve semptomatik aterosklerozlu hastalarda zengin olduğu bildirilmiştir. Bu; Collinsella, T2DM ve ateroskleroz arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir.

Özetle, son yıllarda T2DM ile mikrobiyota alanında büyük bir ilerleme sağlanmıştır. Mikrobiyota sadece T2DM başlangıcında düşük seviyeli inflamasyona değil, aynı zamanda inflamatuar bileşenleri ile T2DM’in daha da geliştirilmesi için katkıda bulunmaktadır. Yakın geçmişteki veriler obezite ve T2DM gibi metabolik hastalıklarda mikrobiyotanın açık bir rol oynadığını göstermiştir.

Yazan: Stj. Dyt. Eylem Evrim Berber

Kaynaklar:

  1. American Diabetes Association. Standards of medical care in diabetes. Diabetes Care 2014;37:14-80.
  2. Frank DN, St Amand AL, Feldman RA et al. Molecular-phylogenetic characterization of microbial community imbalances in human inflammatory bowel diseases.  Proc Natl Acad Sci 2007;104:13780-13785.
  3. Ramirez-Farias C, Slezak K, Fuller Z et al. Effect of inulin on the human gut  microbiota: stimulation of Bifidobacterium adolescentis and Faecalibacterium prausnitzii.  Br J Nutr 2009;101:541-550.
  4. Sengupta S, Mohammed MH, Ghosh TS et al. Metagenome of the gut of a malnourished child. Gut Pathogens 2011; 3:7.
  5. Tremaroli V, Bäckhed Functional interactions between the gut microbiota and host metabolism. Nature 2012; 489:242–249.
  6. G. Ooi, M.T. Liong. Cholesterol-lowering effects of probiotics and prebiotics: a review of in vivo and in vitro findings. International Journal of Molecular Sciences 2010; 11:2499–2522.
  7. Candela M, Biagi E, Soverini M et al. Modulation of gut microbiota dysbioses in type 2 diabetic patients by macrobiotic Ma-Pi 2 diet. British Journal of Nutrition 2016; 116:80–93.
  8. Zhang X, Shen D, Fang Z et al. Human gut microbiota changes reveal progression of glucose intolerance. Plos One 2013;8:e71108.
mail-grubu