Yazar : Yağmur Meryem Yaşar

Herkesin beslenme konusunda bu zamana kadar doğru bildiği, hayatına uyguladığı, sonrasında memnun kaldığı ya da kalmadığı kendi doğruları var.

Belki ailenin beslenme şeklini belki yakın bir arkadaşınınkini, belki medyada gördüklerimizi, belki beslenme alanında eğitim almış birinin yani bir diyetisyenin söylediklerini hayatımıza geçiriyoruz. Bunun sonucunda ya hastalıklarımız iyileşiyor ya da daha kötüye gidiyor; zayıflıyor, şişmanlıyor ya da aynı kalıyoruz.

Belki  vücudumuzda birtakım olumsuz olaylar gerçekleşiyor ama bunu kısa vadede gözden kaçırıyoruz; bize iyi geleni başkasına söylüyoruz ama ona iyi gelmiyor ve buna şaşırıyoruz. Bunun sebebi vücudumuzun bir sisteme göre işlevini yerine getirmesi ve ne yazık ki bunu bize anlatacak dilinin olmamasıdır.

Aslında dili olmasa bile bir şeyler olacağının sinyallerini önceden veriyor ama bunu ancak bir sağlık çalışanı olan beslenme alanında eğitim almış insanlar anlıyor. Şu an yediden yetmişe ne hastalığımız varsa hepsi başından beri ya beslenme durumuna, ya fiziksel aktivite yetersizliğine ya da psikolojik durumumuzun kötü seyretmesinden kaynaklanmaktadır.

Hala geç değil ”zararın neresinden dönülse kardır” diye boşuna dememiş atalarımız. Bana göre mevcut durumuzun iyileşmesi için ilk kural mental olarak kendimizi rahatlatmayı bilmemiz. Herkes kendi dümeninin kaptanıdır ve fırtınanın onu nereye sürükleyeceğini kimse ondan iyi bilemez.

İkinci kural; fiziksel olarak aktiflik. Bizim hücrelerimizi fazla çalıştırıp onları vücut ortamında online tutmamız onların varlıklarını daha çok benimsemelerine sebep oluyor. İşleyip ışıldıyorlar, pas tutmuyor. Günümüzde yaşlı ama fiziksel aktivitelerinin istikrarı sayesinde gerek zihinsel gerek fizyolojik açıdan kendinden 10 yaş küçük insanlara taş çıkaracak insanların örneklerini görmek mümkün. Son olarak üçüncü ve en önemli kural ise BESLENME.

Mesela bugün bir araba için benzin, telefon için sarj neyse bizim için de beslenme odur. Ama bizim onlardan daha kompleks bir beslenme şeklimiz var ve amacımız sadece karın doyurmak değil, vücudumuzun ihtiyacını karşılamaktır.

Bu ihtiyacı besinlerden protein, yağ, karbonhidrat, vitamin, mineraller, su gibi besin ögelerini alarak gideririz. Bu besin ögelerinin her birinin vücutta bir işlevi vardır ve yetersiz ya da dengesiz alımda çeşitli aksaklıklar meydana gelir.

Peki biz bu besin ögelerini tabağımıza nasıl serpiştirebiliriz?
Bizim ”Dört yapraklı yonca” olarak nitelendirdiğimiz bir model var. Bu besin modeli içinde 4 önemli grup vardır;

1.Süt ve süt ürünleri: Bu gruptaki besinler kalsiyum, protein, A vitamini ve bazı B vitaminlerinden zengindir. Büyüme ve kemik sağlığının korunmasında büyük etkisi vardır. Bu nedenle büyüme çağında olan çoçuklar, gebe ve emzikliler, gençler ve yaşlılar yetişkinlerden daha çok tüketmeye özen göstermelidir.

2.Et ve ürünleri- yumurta- kurubaklagil : Bu gruptaki yiyecekler demir, çinko ve bazı B vitaminleri özellikle de protein açısından zengindir.

3.Sebze ve meyveler: C vitamini başta olmak üzere A, E, K vitamininden  ve posa açısından zengindir.

4.Ekmek ve tahıl grubu​ : Daha çok karbonhidrat kaynaklıdır. Kepeği alınmamış tahıllar  B vitamininden ve posadan zengindir

Biz tabağımıza baktığımızda bu besin gruplarının her birinden belli miktarlarda görmeliyiz. Mesela bir tabak düşünün ki  yanında  yoğurt ve salatasıyla pilav üstü etli kuru fasulye olsun. Bu tabakta süt ürünü olarak yoğurdu, et-kurubaklagil olarak etli kuru fasulyeyi, sebze olarak salatayı, tahıl olarak pirinci görüyoruz.

Aynı bu menüye de olduğu gibi yemeklere bu gruplar açısından bakmayı deneyin bu şekilde besin çeşitliliğini sağlamış, yoksunluğu azaltmış oluyoruz.

Miktara gelince; besin gruplarından belirli miktarlarda tüketmek gerekiyor.
Genel olarak makro besin ögelerini düşünecek olursak kişinin alması gereken enerji miktarının ;

%55-60 ı karbonhidratlardan
%12-15 i proteinlerden
%25-30 u yağlardan gelecek şekilde diyetisyen tarafından kişiye göre bir diyet programı hazırlanıyor.

Bu miktarlar bireyin yaşına, boyuna, kilosuna, cinsiyetine göre değişiyor. Bu nedenle her bireyin alması gereken miktar farklı oluyor. Bu yüzden diyet kişiye özeldir. Kişiye özel diyet programı beslenme alanında eğitim almış sağlık çalışanları yani diyetisyenler tarafından  uygulanmalıdır.

Yazar : Yağmur Meryem Yaşar

Genç Diyetisyenler Ekibi

genc.diyetisyenler@gmail.com Beslenme ve Diyetetik Bölüm Portalı

Recent Posts

3. Ulusal Cerrahi Onkoloji Sempozyumu

3. Ulusal Cerrahi Onkoloji Sempozyumu ile 2. Ulusal Cerrahi Onkoloji Diyetisyenliği ve Hemşireliği Sempozyumu, ‘Evre…

2 hafta ago

Sağlık Bakanlığı’ndan Yeni Kurumsal Kimlik ve Kıyafet Standartları

Sağlık çalışanları için tek tip kıyafet dönemi başlıyor T.C. Sağlık Bakanlığı, 2025 yılı itibarıyla kurum…

3 hafta ago

İrritabl Bağırsak Sendromu Gibi Görünen Nikel Alerjisi – Olgu Sunumu

Dirençli IBS vakalarında nikel alerjisi göz ardı edilen bir neden olabilir. Nikel açısından zengin gıdaların…

4 hafta ago

Herpes Zoster, Postherpetik Nöralji ve Zoster Aşısında Beslenme Faktörleri

“Herpes zoster (zona) ve postherpetik nevralji riskinde beslenmenin önemi büyük. Vitamin ve mineral eksiklikleri bağışıklığı…

2 ay ago

Metabolik ve Bariatrik Cerrahi (MBC) Diyetisyenliği Sertifika Programı

Bariatrik Cerrahi Diyetisyenliği Sertifika Programı, 16-19 Ekim 2025 tarihleri arasında düzenleniyor. Beslenme ve diyetetik öğrencileri…

2 ay ago

Kolorektal Kanser Riski İçin Diyet Genelinde Analizler

542.778 kadın üzerinde yapılan büyük ölçekli prospektif çalışma, alkol ve işlenmiş etin kolorektal kanser riskini…

2 ay ago