Barsak Mikrobiyota Ve Hastalıklarla İlişkisi

Son zamanlarda literatürde adına sıkça rastladığımız bir terim’Mikrobiyota’. Mikrobiyota, intestinal sistem başta olmak üzere vücudumuzda bulunan mikroorganizmalardan oluşan bir sistemdir. Hatta bağırsak mikrobiyotası ikinci beyin olarak da adlandırılmaktadır.

Son zamanlarda Batı tarzı diyette(Western diet type) görülen besin gruplarının değişimi üzerine(Yağ tüketimi ve Karbonhidrat tüketiminin artırılması)Amerika başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde, obezite ve kardiyovasküler hastalıklarla birlikte birçok kronik hastalıkta(TİP 1 ve TİP 2 diyabet, kronik böbrek rahatsızlıkları) ciddi oranda artışlar gözlenmiştir. Bu da bilim adamlarının dikkatlerini kişiye özel diyet  ve mikrobiyata arasındaki ilişkiye yoğunlaştırmalarına neden olmuştur.

Avrupa’da ve Amerika’da yapılan son araştırmalar bağırsak mikrobiyatasının inflamatik ve otoimmün hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalıkla olan ilişkisine dikkat çekiyor.Peki bağırsak mikrobiyotası metabolizmasının hastalıklarla ilişkisi nasıl ilerliyor  ve diyetle aldığımız ürünler bu konuda nasıl ve ne kadar etkili olabiliyor?

Fiber olarak bilinen sindirime uğramayan dirençli karbonhidratların bağırsak florasındaki bakteriler tarafından fermentasyonu sonucu başta SCFAs adı verilen kısa zincirli yağ asitlerinin oluşumu gözlenir.Yapılan araştırmalara göre fermantasyon sonucu açığa çıkan kısa zincirli yağ asitleri bağırsak mikrobiyotasındaki mikroorganizmaların  enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayıp mukozal yapıdaki intestinal duvarın patojenik bakterilere karşı geçirgenliğini azaltıyor.Bakteri mikrobiyotası aynı zamanda patojenik bakterilerin diğer organlara geçişini engelleyen bir bariyer görevi üstleniyor.Ki bu da bağırsak mikrobiyotasının immün sistemle ilişkisine ışık tutuyor.

Ayrıca  mikrobiyotanın  bozulması sonucunda probiyotik bakteriler tarafından yeterli fermantasyon gerçekleştirilemiyor ve yeterli miktarda üretilemeyen metabolik ürünler de mikrobiyotada ciddi bir hasara neden oluyor.Ve bu döngü bu şekilde devam ediyor.Hatta gözlenen hasar bununla kalmayıp DNAlarımıza kadar etki edebiliyor.

Peki bu durumda sağlıklı bir mikrobiyota için ne yapmalı?

Bağırsak mikrobiyotası kişiye özgü olup genetik faktörler etkili olsa da beslenme ve çevresel faktörlerin bu sistem üzerinde değişime neden olabileceği bilimsel araştırmalarca kanıtlanmıştır.

Diyetimize ekleyeceğimiz dirençli karbonhidratça  zengin(lifli) besin ögeleri sayesinde ki bunlara;posalı besinler,sebze,meyve,tam tahıllı/kepekli/çavdarlı ekmeği örnek verebiliriz.Aynı zamanda probiyotik besin maddeleriyle de(Probiyotik yoğurt ve kefiri örnek olarak verebiliriz.) diyetimizi destekleyebiliriz.

 

Yazan: Tuğçe Bayar

Genç Diyetisyenler Ekibi

genc.diyetisyenler@gmail.com Beslenme ve Diyetetik Bölüm Portalı

Recent Posts

Diyetisyen iş ilanı – İstanbul klinik

istanbul diyetisyen iş ilanı

4 gün ago

Devren Diyetisyen Ofisi ilanı

Diyetisyen Ofisinze ait demirbaş listesi; Sorumlu Dyt. Odası; Çalışma masası , koltuğu Oturma grubu Kitaplık,…

3 ay ago

1.ENTERAL VE PARENTERAL NÜTRİSYON GÜNLERİ

Eğitimin Amacı Doğal beslenme ile gereksinimlerin karşılanamadığı ya da doğal beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda Enteral…

3 ay ago

Diyetisyen iş ilanı – Manisa

Merhaba Arkadaşlar, Diyetisyen Tahir Bey, Manisa ilinde KYK da görevlendirilmek üzere Diyetisyen arandığını bildirmiştir. Diyetisyen…

5 ay ago

Kadın Hastalıklarında Tıbbi Beslenme Tedavisi Kursu

  Ankara Medipol Üniversitesi ve Obezite Diyetisyenliği Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği "Kadın Hastalıklarında Tıbbi Beslenme Tedavisi…

5 ay ago