Ne Yiyoruz? Merve Boztoprak

0
1675
www.diyetisyenstore.com

NE YİYORUZ?

 Yazıma başlarken, başlığı ne ile besleniyoruz olarak tasarlamıştım. Fakat yazma sürecimde araştırmalarım -ne yazık ki- bizim yaptığımızın karın doyurmaktan yani yemekten öteye gidemediğini öğretti.

 Neydi beslenmek? Vücut için gerekli besin maddelerinin alımı.Peki biz besleniyor muyuz?

 Büyüklerimizden çokça duymuşuzdur. Eski lezzeti kalmadı. Eskiden yediklerimizin bir kokusu olurdu. Eskiden (Eskiden diyorum çünkü anne babalarımızın çocukluğunda kalacak kadar eskidi) yediğimiz besinlerin sağlığa yararlı etkileri, hastalıkları tedavi edici özelliklerinden bahsedilirmiş. Şimdi ise yeterli ve dengeli beslenmenin sağlıklı beslenmek için yeterli olmadığı bir zamandayız.

  Sebze ve meyve önermeye korkar olduk. Mevsiminde tüketmek bile sağlıklı demeye yetmiyor artık. Tohumu diyoruz acaba doğal tohum mu? Üzülerek eklemeliyim ki doksanlı yılların başlarından itibaren doğal tohum kullanımı büyük oranda terk edilmiş, yerini sera uygulamasına ve melez tohum dediğimiz genlerine müdahale edilmiş soyu kesik tohum kullanımına bırakmıştır. Bu melez tohumlar sağlığımız açısından fazlasıyla önemli olan vitamin ve minerallerin çoğunu içermemekte , içerdiğinde ise yeterli düzeyde değildir. Tadı, kokusu, aroması hemen hemen yoktur. Bağışıklık sistemimiz için gerekli öğelerin birçoğundan yoksundur. Bir de tohuma yabancı genlerin ilave edilmesiyle oluşturulan tohumlar var ki bunlar da toksin (zehir) içerir ve insan sağlığı için koruyucu maddelerin çoğundan mahrumdur. Bugün pek çok sebze ve meyve magnezyum, demir, kalsiyum, ve çinko açısından 50 yıl öncesine göre çok daha fakir. Artık sağlıklı bitkilerimizi ve tohumlarımızı kaybettik. Gönül rahatlığıyla yiyebileceğimiz sebze , meyve yok. Sağlıklı beslenmek isteyen bireyler doğru besinin hangisi olduğuna karar veremiyor.

   Süt? Markete gittiğinizde raflara bir göz atın. Kutu sütlerde yeni teknoloji (!) UHT (Ultra high temperature) . Süt yüksek ısıl işlemlerden geçiriliyor ve raf ömrü 4 aya kadar uzatılıyor. Tabi bu işlemler sütteki faydalı bakterileri, enzimleri, vitaminleri de tahrip ediyor. Suda çözünen vitaminlerin %80’ine yakını, B12 vitamininin tamamı ortadan kalkıyor. Birçok mineralin vücut tarafından kullanılabilme özellikleri büyük ölçüde yok oluyor. Bizler evde yavaş yavaş , 100 dereceye kadar sıcaklığı artırıp, bir taşım kaynatılan sütlere faydasını kaybetti diyorduk. Şimdi ne içiyoruz?

   Geçtigimiz dönemlerde okuduğum bir yazıda ” Biliyorum üzüleceksiniz ama sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil” ifadesi yer alıyordu. Biraz araştırdıktan sonra tavuklara kemikleri gelişmesin sadece et yapsın diye verilen ilaçlardan, sadece pazarlama amaçlı yetiştirilen hareketsiz tavuklardan, günde iki, üç defa yumurtlaması için hazırlanan ortamlardan bahseden bir sürü yazıyla karşılaştım. Tavuk eti de mi yumurta da mı demeyin. Görünen o ki , hastalıkların çeşitleri ve sıklığı boşuna artmıyor. Hormonal problemleri sıkça yaşamakta olan bir nesil olduk.

   Yediğimiz ekmeğin bile tadı yok. Buğday eski buğday değil. Yıllardır genleriyle oynanmış buğday türlerinden yapılan ekmeği tüketiyoruz. Ama başaktaki tane sayısını artırmak, kuraklığa dayanıklı buğday yetiştirmek önemli tabi!

   Daha fazla ürün elde edebilmek adına yapılan çalışmalar, besinleri uzun süre saklayabilmek için kullanılan kimyasallar, katkı maddeleri , teknolojik gübreleme ve sulama gibi verim artırma yöntemleri, hava, su ve diğer çevre kirliliğine neden olan etmenler sonucunda toprağın daha verimsiz hale gelmesi yediğimiz, içtiğimiz besinlerin miktarını artırırken, besin değerinin giderek azalmasına yol açtı.

   Meyveleri bol su ile yıkamak, buzdolabının iç ısılarını iyi ayarlamak hikaye. Besine ilk müdahale tüketim aşamasında değil yetiştirme aşamasında yapılmalıdır.

   Daha çok bilinçlenmek , doğal yaşamımıza , Allah’ın bir denge, düzen ve kural üzerine yarattığı DEĞİŞTİRİLMEMİŞ besinlerimize kavuşabilme umuduyla.

   Sevgiyle kalın.
   Merve Boztoprak
mail-grubu