Beslenme Adheransına Duygusal Algı Yüklemesi

0
1877
www.diyetisyenstore.com

Yazar : Diyetisyen Ayşenur Özgeliş
İstanbul Arel Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Özgeliş Diyet Danışma Merkezi

Genetik yatkınlıkla beraber beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler son yıllarda üzerinde en çok durulan faktörlerdir. Yemek yemekteki temel amaç beslenmek ve bedeni dinç tutmaktır. Etnik köken, aile, ekonomik koşullar ve coğrafik konum yeme davranışlarının oluşmasında büyük etkendir. Ne yenildiği, ne miktarda yenildiği ve ne sıklıkla yenildiği dış faktörler tarafından kısmen belirlense de, içsel faktörlerin etkisi daha derin ve uzun sürelidir. Zararlı yeme davranışları, yeme bozuklukları ya da yeme problemleri günümüzde çok sık karşılaştığımız terimlerdir. Anormal yeme davranışları incelendiğinde beslenme adheransı terimiyle karşılaşmaktayız.  Beslenme adheransı; yemek yeme isteği veya yüksek haz, enerji ve heyecan veren gıdaların tüketimini teşvik etme gibi çeşitli temel sorunların neden olduğu, tekrarlayan bir problemdir.

GİRİŞ: Duygu, hisleri, düşünceleri ve davranışları geniş bir düzende birbirine bağlanmış, zihinsel ve psikolojik haldir. Duygular, her bir birey için farklıdır, çünkü duygu sübjektif tecrübelerdir. Duyguların ortaya çıkmasının üç farklı kaynak vardır, fakat bu kaynakların en belirgin olanı mevcut uyarandan sebebiyle ortaya çıkmasıdır. Beslenme; öğrenmenin en güçlü şeklidir ve bilinçsizce gerçekleşir (1).Üzgün olunan zamanlarda ya da stres altındayken yeme alışkanlıklarını düzenlemek daha da zordur. İnsanlar; kendilerini rahatsız eden duyguların önünü kesmek için aradıkları çareyi yemek yemekte bulabilir. Yeme davranışlarının oluşması aşamasında gıdalara olan bağımlılık beslenme adheransını oluşturmaktadır. Beslenme adheransı; tüketilen gıdanın beyni etkilemesine bağlı olarak gıdanın keyif verici etkilerini duyumsamak veya yokluğu nedeniyle oluşan huzursuzluğu önleyebilmek için, devamlı veya periyodik olarak yemek yeme arzusu ve bazı davranış bozukluklarıyla karakterize edilen ve son zamanlarda giderek artan sayıda bilimsel araştırmaya konu olan bir kavramdır. Aç ya da tok olunmasını umursamaksızın, aşırı miktarda yenir ve mideyi sonuna kadar doldurura bilir.

Duygusal yeme açlıktan başka sebepler için besin tüketmektir. Yani vücudun açlığının fiziksel özellikleri göstermesi yerine, duygunun kişinin yemeğini tetiklemesidir. Duygusal yeme tatlı, tuzlu ve kilo yapan yemeklerin bilinçli veya bilinçsiz biçimde aşırı tüketilmesidir. Kilolu olmayan birçok insanın bile beslenme biçimi ve duyguları arasında bağ bulunmaktadır (2).

Yemek ve duygular doğal olarak beraber hareket etmektedirler. Doğumdan itibaren, yemek memnuniyet, beslenme ve duygusal yakınlıkla bağdaştırılmaktadır. Rahatlama için yeme yaygın bir davranıştır. Yemek yeme ve rahatlık hissetme tecrübeler arasındaki derin ilişkiden gelmektedir (2).

 

“Çikolata terapiden daha ucuzdur, bu yüzden randevu almanıza gerek yoktur.”

Anonim

 

Duygusal yeme üzerine senelerdir çeşitli psikolojik teoriler üretilmiştir. Teorilerden biri duygusal yemeğin hayatın temel ihtiyaçlarını elde etmekte başarısız olarak varsaymıştır (Örneğin; güven, güvenlik). Ayrıca bu araştırmacılar kişi hayatını stresli olarak algılandığında, kendilerini strese karşı korumak için iç (kendine kıymet vermek ve mizah gibi) ve dış(aile, arkadaşlar gibi) kaynaklarını kullanacağını iddia etmiştir. Fakat eğer kişinin ihtiyaçları halen giderilmediyse, o zaman yemek tüketimi ek bir kaynak olarak kullanabilmektedir (2). Artmış ve süregelen duygusal yeme durumunda beslenmenin rahatsızlık yaratmasına rağmen, duygusal yeme ile ilgili yapılan bütün araştırmalarda oy birliği ile duygusal yemenin psikolojik ve ruh haline hiç bir doğru ve süren bir yarar sağlanılmadığı görülmektedir (2).

Fiziksel açlık ve duygusal açlığın farkındalığına varılması çok güç değildir çünkü aralarında birçok farklılıklar bulunmaktadır. Fiziksel açlık, belirli aralıklarla gelir ve saat geçtikçe kendini daha çok hissettirtmektedir. Açlık sinyalleri karından gelir ve gurlama spazmları veya boşluk hissi içerebilir. Bazı kişiler çok acıktığında mide bulantısı bile yaşayabilir. Fiziksel açlıkta sinyaller beyinden de gelir ve size enerjinizin tükenmeye başladığını bildirmektedir. Bu sinyallerin bazıları konsantrasyon eksikliği, yorgunluk ve baş ağrısı gibi belirsiz duygular da olabilir. Gerçek açlığı yaşarken buna karar verilebilir, gerçek açlıkta herhangi bir şeyler yenerek açlık bastırılabilir ve doygunluğa ulaşıldığında yeme bırakılır (2).

Diğer yandan duygusal açlık hiç bir uyarı olmaksızın aniden başlamaktadır. Duygusal açlıkla, birey pizza dondurma ve pizza gibi özel yemek istemekte ve ihtiyacını sadece bu yemekten karşılamaktadır. Duygusal açlıkta; birey bulduğu yemeği şaşırtıcı bir biçimde hemen tatmin edecek şekilde tüketmek isteyecektir. Duygusal açlıkta; fiziksel açlıktaki gibi zaman geçtikçe şiddetlenmez ve eğer zihin başka şeylerle doluysa açlık hissi ortadan kalkacaktır. Ayrıca eğer duygusal açlığı tatmin etmek için yemek yeniliyorsa, fiziksel olarak doyulsa bile yemek yemeye devam edilecektir. Açlık ve doygunlukla alakalı olan fiziksel hisleri karar vermek için genelde kullanılan teknik Resim 7–3‟de Açlık/Tokluk Değerlendirme Ölçeğinde verilmiştir (2). Ölçeği görmek için burayı tıklayınız diyetisyen-aysenur-ozgelis-olcek

Bu ölçeği kullanmak için, ilk olarak açlık durumu belirlenmelidir. Eğer birey seviye 5 veya altındaysa, aç değil ve vücudunu fiziksel olarak yemeğe ihtiyacı yok demektir. Eğer yemek yemek istiyorsa bu fiziksel değil duygu-ağırlıklı açlıktır. Eğer seviye 3‟te veya 4‟teyse, vücut bir şeyler yeme gerektiğini belirtmektedir. Bu duygu saat geçtikçe artacaktır. Eğer seviye 1‟de veya 2‟deyse, muhtemelen çok aç olunacak ve vücut kesinlikle yemeğe ihtiyaç duyacaktır. Bu seviyeye gelene kadar beklemenin ortaya çıkartacağı problem ise yemek için oturulduğunda, muhtemelen daha fazla yenilecek ya da hızlı, uygun fakat sağlık için uygun olmayan şeyler yemek isteyecektir (2).

En uygun zaman ise 3. veya 4. seviyedir. Bu seviyede, fiziksel açlık yaşanır ve vücut yemeğe olan ihtiyacının sinyalini verir.

Sağlıklı yemekleri ve porsiyonu seçebilme kontrolü zamanla oluşacaktır. Yedikçe, ölçü kullanarak doygunluğun değerini ölçülebilmektedir. Bu ölçek uygulandığında, yemeğin veya çerezlenmenin yarısı tüketildiğinde ve doygunluk seviyesine ulaşıldığında yemek yeme bırakılmalıdır. Eğer seviye 5‟e ulaşıldıysa yeme içme işlemi bırakılmalıdır, çünkü vücut fiziksel olarak yeterli yemeği yediğini söylemektedir. Eğer vücut doygunluğundan emin değilse, yemekten bir kaç lokma daha alıp ve doygunluğu ölçmek için yemeyi tekrar bırakılmalıdır. Bu tekniği pratik yaptıkça, vücut yeterli beslenmesi için gereken yemek miktarını belirlemek daha kolay olacaktır. Ayrıca bu teknik vücut fiziksel olarak acıkıp acıkmadığı konusunda da yardımcı olacaktır (2).

devamı
http://diyetisyenara.com/default.asp?Page=Kisisel&UyeID=2926&Panel=MakaleDetay&MakaleID=557

 

 

mail-grubu