Bağırsak Mikrobiyotası Ve Probiyotikler

barsak mikrobiyotası,probiyotik,probiyotikler,probiyotiklerin özellikleri, Diyetisyen Hale Engin, Diyetisyen Şerife Nur Öztürk, Erciyes Üniversitesi

0
1510
www.diyetisyenstore.com

BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI VE PROBİYOTİKLER

Bağırsak mikrobiyotası son günlerde adından çokça söz ettiriyor. Peki nedir bu mikrobiyota?

Bağırsak mikrobiyotası; bağışıklık sisteminin düzenlenmesi, besinlerin fermentasyonu ve emilimi, patojen bakterilerin yerleşmesinin önlenmesi, gastrointestinal sistemin hormon modülasyonu, vitamin ve amino asit sentezi, patojen kolonizasyonunun önlenmesi gibi birçok yararlı işlevi yerine getiren mikroorganizmalardır. Bu mikroorganizmalar konakçı ile mutualist bir ilişki kurarlar. Vücudumuzu enfeksiyonlara karşı korurlar. Ancak herhangi bir mikroorganizma dengesizliği; besin alerjileri, diyare, bağırsak enfeksiyonları vb. hastalıklara yol açabilir. Bu dengesizliğin en büyük nedeni ortamda patojen bakterilerin sayısının artmasıdır. Bu nedenle bağırsak ortamı yararlı mikroorganizmalarla desteklenmelidir. Burada aklımıza gelen ilk şey probiyotikler olmalıdır.

Günümüzde  “yeterli miktarda tüketildiğinde konakçı üzerinde sağlık etkisi yaratan canlı mikroorganizmalar” olarak tanımlanmaktadır(1). Probiyotikler bağırsak mikrobiyotasını teşvik eder. Probiyotik bakterilerle ilişkili fizyolojik etkiler, bağırsak pH’sının azaltılması, bazı sindirim enzimleri ve vitaminlerin üretilmesi, antibakteriyel maddelerin üretilmesi, organik asitler, diyare, anti-biyotik tedavi ve radyoterapiden kaynaklanan bozukluklardan sonra normal bağırsak mikroflorasının yeniden yapılandırılması, kandaki kolesterol düzeyinin azalması, immün fonksiyonların uyarılması, bakteriyel enfeksiyonların baskılanması, kanserojenlerin alınması, kalsiyum emiliminin iyileştirilmesi ve dışkı enzim aktivitesinin azaltılmasını içerir(2).

Peki bir probiyotik hangi özelliklere sahip olmalıdır?

  • Patojenik etki göstermemelidir.
  • Mide ve bağırsaktaki işlemlere dayanıklı olmalıdır.
  • Peristaltik hareketlerden etkilenmeyerek bağırsağa tutunabilmelidir.
  • Asit ve pH’dan etkilenmemelidir.
  • İnsan kökenli olmalıdır.

Gut mikrobiyotasının obezite gelişiminde kritik bir rol oynayabileceği düşünülmüş ve probiyotikler obezite karşıtı bir etki için önerilmiştir(3). Birçok probiyotik suşun diyare ve bağırsak hastalıklarında yaşam kalitesini arttırdığı görülmüştür(3). Probiyotikler İrritabl bağırsak sendromunda semptom yönetimi ve antibiyotik ile ilişkili diyare önlenmesinde etkilidir(4). Bir tür probiyotik alan ve faydalı bakterilerin yüzdesinde azalma olan bazı hastalarda; kabızlık, kuru cilt ve kaşıntı gibi belirtiler gelişmiştir(5). Probiyotik işlevsellik için altta yatan mekanizmanın çoğu zaman insan mikrobiyotasına etki edebilme yeteneğinden kaynaklandığı düşünülmektedir(4).

Mikrobiyota her bireye özgü olmakla birlikte yediğimiz besinlerden, diyet liflerinden etkilenmektedir. Birçok hastalığa neden olabileceği gibi birçok hastalığı da önlemekte yardımcı olabilir. Bu sebeple mikrobiyotayı teşvik edecek şekilde beslenmek doğru olur. Bu konuda sağlıklı ve dengeli bir diyet yanında probiyotikler uygun bir yoldur. Ancak çok geniş bir sistem olduğundan daha çok araştırma aydınlanmamızı sağlayacaktır.

Günümüzde, bu ortak mikrobiyota ve insan vücudu arasındaki yararlı etkileşimlerin, doğumda başlayan ortaklık olan gerçek bir ortak mikrobiyotayı işaret eden araştırmaların sayısı giderek artmaktadır(1).

Yazar : Hale Engin

KAYNAKLAR

  1. Butel MJ. Probiotics, gut microbiota and health. Med Mal Infect 2014; 44(1): 1–8
  2. Alla F, Sadeek EA. Gut microbiota, probiotics and phytochemicals. Journalijcar 2015; 4(8): 330-340
  3. LeBlanc JG, AM LeBlanc. Effect of probiotic administration on the intestinal microbiota, current knowledge and potential applications. World J Gastroenterol 2014; 20(44): 16518-16528
  4. Sanders ME. Probiotics and microbiota composition. BMC Med 2016; 14:82
  5. Uchiyama-Tanaka Y. A 10-patient case study on the influence of two different probiotics on individual intestinal microbiota. J Altern Complement Med 2014; 20: 800–803.
mail-grubu