www.diyetisyenstore.com

Merhaba değerli okurlar; fast-food üretiminin fazlalaşması, işlenmiş ürün tüketiminin artması, insanların birbirleri ile iletişimi kesmesi, bireylerin asosyal olan sosyal medyaya eğiliminin artması sonucu obezite ve depresyon prevelansı dünya genelinde hızla artıyor ve maalesef ki obezite ve depresyon çağımızın hastalıkları olma konusunda birkaç yıl içeriside zirveye yerleşecek gibi gözüküyor. Bu bağlamda bahsedilen iki hastalığın birbirlerinin prevelansını etkilediklerinde dair çalışmaların incelenmesinin önemi bir kat daha artıyor. Antidepresan kullanımı ve ağırlık kazanımı üzerinde inceleme yapan 2015 yılında yayımlanmış iki makalenin özeti sırası ile şöyledir;

Hürmet Küçükkatırcı
Hürmet Küçükkatırcı

ANTİDEPRESAN KULLANIMI, ARTMIŞ ENERJİ ALIMI VE DÜŞÜK FİZİKSEL AKTİVİTE SEVİYESİ İLE İLİŞKİLİDİR

Özet

Antidepresanların ağırlık kazanımı ile ilişkisi olduğu bilinmektedir fakat bu ilişkinin sebepleri henüz net olarak belirlenememiştir. Bu çalışmanın amacı, antidepresan kullanımının; enerji alımı, makronütrient diyet bileşenleri ve fiziksel aktivite ile ilişkisini değerlendirmektir. Tedavide enerji alımı, diyet bileşenleri ve fiziksel aktivite verileri kullanıldı, araştırma 2005-2006 yıllarında 3073 (kriterlere uygun) yetişkin ile gerçekleştirildi. Depresyon belirtileri de dahil olmak üzere, enerji alımı, fiziksel aktivite ve sedanter davranışlar gibi potansiyel olarak şaşırtıcı etkisi olabilecek değerler göz önüne alındı. Antidepresan kullanan bireylerin, antidepresan kullanmayan bireylere kıyasla günlük olarak 215 ± 73 ek kalori aldıkları bildirildi ve bu bilgi anlamlı olarak bulundu (p=0.01).

İki gruptada (antidepresan kullanan-kullanmayan) şekerden, yağdan ve alkolden gelen kalori yüzdeleri farklı değildi. Antidepresan kullanan bireylerin yürüme veya bisiklet sürme, kas güçlendirme faaliyetleri ve orta veya şiddetli fiziksel aktivite yapma değerleri birbirleri ile benzerdi. Antidepresan kullanan bireyler günde 2 saatten daha fazla bilgisayar kullanımına yatkındı (fakat bu değer anlamlı bulunamamıştır) fakat televizyon izleme alışkanlıkları iki grup içinde benzerdi.

Bu sonuçlar, antidepresan kullanan bireylerde artmış enerji alımınn ve sedanter davranışların ağırlık kazanımına katkısı olabileceğini akla getiriyor. Besin alımında sınırlamaya gidilmesine ve sedanter davranış biçimine odaklanmak antidepresan kullanımı ile ağırlık kazanımı arasındaki ilişkiyi hafifletici olması açısından önemli olabilir.

Kaynak: Jensen-Otsu E1,Austin GL2. Nutrients.2015 Nov 20;7(11):9662-71. doi: 10.3390/nu7115489.

ALMANYADA YAPILAN 2 BÜYÜK GÖZLEMSEL ÇALIŞMADA ELDE EDİLEN SONUÇLARA GÖRE: DEPRESYONUN PSİKOFARMOLOJİK TEDAVİSİ BOYUNCA AĞIRLIK KAZANIMINDA ETKİLİ KLİNİK RİSK FAKTÖRLERİ

ÖZET

Amaç: Psikofarmolojik tedavi boyunca ağırlık kazanımının; depresyonun klinik yönetiminde, tedavinin devamında ve metabolik bozukluk riski üzerinde dikkate değer etkileri vardır. Şimdiye kadar tespit edilen hiçbir anlamlı klinik risk faktörü bulunamamıştır, bu analizin amacı; majör depresyon için yapılmış 2 büyük gözlemsel psikofarmakolojik tedavi çalışmaları göz önüne alınarak kısa süreli kilo gelişimi ile ilişkili klinik risk faktörlerini belirlemektir.

Metot: Klinik değişkenler (yaş, cinsiyet, depresyon fizyopatolojisi, antropometri, hastalığın hikayesi ve hastalığın varlığı), DSM-IV kriterlerine göre tekrarlayan unipolar depresyon veya bipolar bozukluk tanısı alan ve 5 hafta boyunca natüralist psikoformolojik tedavi alan bireylerdeki beden kitle indeksindeki persentil değişliklerine göre analiz edildi. Almanyada 2002 yılında yapılan çalışmaya 703 katılımcı, 2004-2006 yılları arasındaki çalışmaya ise 214 kişi katıldı.

Sonuçlar: İki çalışmada , tedavinin ilk 5 haftası boyunca gerçekleşen artmış ağırlık kazanımının risk faktörleri olarak; düşük BKI, ilaçların ağırlığı arttırıcı yan etkileri, depresyonun şiddeti ve psikolojik semptomlar tanımlanabilir sonucuna vardı. Çalışmanın sonuçlarına dayanarak, kısa süreli psikofarmolojik tedavi sırasında ağırlık kazanımı için BKI değerinin ≤ 25 olması , psikolojik semptomların varlığı ve psikofarmolojik ilaçların verilmesinin ortalama ağırlık kazanımı için son derece ayırt edici olduğu söylenebilir.

KAYNAK :Kloiber S1, Domschke KIsing MArolt VBaune BTHolsboer FLucae S.

J Clin Psychiatry. 2015 Jun;76(6):e802-8. doi: 10.4088/JCP.14m09212.

Makalelerin sonuçlarında da göze çarptığı gibi, sağlık alanında hiçbir durum hiçbir zaman kesin ifadeler ile belirtilmez. Bir başka deyişle; sağlık alanında 2+2 her zaman 4 etmez, üçgenin iç açıları toplamı her zaman 180 derece değildir. Sayısal bilimin göz ardı ettiği ”insan” unsuru, sağlık biliminin temelidir. İnsan unsurunun devreye girmesi ile kişilere verilecek öneriler, diyetler ve egzersizler parmak izlerimiz gibi eşsiz ve özel olmalıdır.

Bipolar bozukluk, anksiyete, manik depresif vs. gibi nörolojik hastalıklardan şikayetçi olan bireylere doktor tavsiyesinde ilaç kullanımı önerilmeli ve tedavi sürecindeki ağırlık dalgalanmalarını engellemek amacı ile diyetisyen ile birlikte çalışmaları tavsiye edilmelidir.

Sağlığınız en değerli hazineniz, hazinenize gözünüz gibi bakın…

Sağlıkla kalın..

Hürmet KÜÇÜKKATIRCI

Erciyes Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü

mail-grubu